30 Temmuz 2009 Perşembe

Futbol Üzerine..

Bir zamanlar futbolu sporun bir dalı olarak değil de, spor olarak bilirdim. Ta ki hayatıma Martina Hingis girene kadar. O hayatıma girdikten sonra anladım ki, futbol sporun sadece bir dalıymış. Da biz biraz daha eskilere dönelim.

Kastamonusporun o güzelim çimlere sahip stadında oynadım yıllarca, yıldız olarak, b genç olarak ve en önemlisi çocuk olarak. Efsaneye göre Türkiye'nin en iyi çimlerine sahip üçüncü stadıydı Gazi Stadı.



O güzelim stadın çimlerinde yıllarca top koşturdum, "bir çocuk ne kadar koşturabilir ki"nin hesabını sizlere bırakıyorum. O yaz sıcaklarında saatler süren antremanlarımız olur, akabinde de stadın hemen yanında bulunan oldukça meşhur yüzme havuzlarında yüzmeye giderdim. Rüya gibiydi. O sıcakta kavrul, sonra havuza atla. Bir çocuk daha ne ister ki. Top ve sudan değerli başka bir şey war mı o zaman hayatta..?

Akşam eve geldiğimde üst komşumla oynadığım oyunlar, maçlar, takımlar, goller ve tabiiki "Emlyn Hugges Soccer". Bir Commodore 64 efsanesi. Hayatım futboldu. Ama hayatım Galatasaray değildi.

Derken lise hayatı girdi devreye, lise 2 hayatı, dersane hayatı. Seçim yapmak zorunluluğu çıktı karşıma. Ya dersane, ya futbol. Anadolu lisesinde okuyan ben, mahalle baskısı yarattım kendi çapımda. Kimseye sormadım bile ne yapmalıyım diye. Dersaneyi seçme zorunda hissettim, lafını bile açamadım futbolun. Ve seçtim. Kendi kendime, kendi dünyamdan atladım. Ne olacaktı peki..? Belki de şu anda Arda'nın, ya da Ronaldo'nun yerinde ben mi olacaktım..?

Bunu kim bilebilir ki, bu yüzden, tabiiki "Evet!!".

Üniversite hayatı, futbolun benim üzerimde ne denli etkisi olduğunu çok belli ediyordu. Halı saha maçlarından tutun da, championship manager muhabbetlerine kadar, bitmiyordu bir türlü. Bitmesini isteyen de yoktu ki zaten. Ama anlamaya başladığım birşey wardı. Ben bir futbol tutkunuydum galiba. Bu basit bir futbol sevgisi değildi. Ya da hiçbir zaman gerçek bir fanatik olmadım. Ama Özhan Canaydın kadar fair playci de olmadım ben.

Günümüze gelmek istiyorum. Vazgeçemediğim sevda diye tanımlıyorum futbolu. Ve gerçekten olmak istediğim yerdeyim. Futbolun tam göbeğindeyim. Ve bu takımımı tutmaktaki, onu savunmaktaki becerimden dolayı değil.

Hiçbir büyük turnuvanın olmadığı tek yıllardan nefret ettiğim için,
Türkiye değil, diğer bütün ligleri televizyon karşısında rahatça izleyebildiğim için,
Baggio gibi, Zidane gibi, Ronaldinho gibi yıldızları izleme imkanı bulabildiğim için,
Hala gece 12-1 halı saha maçı olsa bile koşa koşa gittiğim için,
Galatasaraylı olduğum için değil, tutabildiğim, sövebildiğim, övebildiğim bir takımım olduğu için,
Futbolu spor dalı olduğu için değil, bir tutku olduğunu bildiğim için seviyorum.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Kurtlar Vadisi Pasaj

Siz hiç "cinayet azmettiricisi" damgası yemiş bir insanla konuştunuz mu..? Ben bugün bunu yaşadım evet, o adamla konuştum.. Hem de onun kim olduğunu bilmeden, ki belki de bu yüzden bu kadar rahattım, kifayetsiz ve hatta reste açıktım.. Cezasını çekip çekmediğini tam olarak bilemiyorum, sonuçta cezasını çektiyse benim gözümde suçsuz bir insandan farkı kalmayacaktır.. Fakat çekmemiş olma ihtimalinin de varolabileceği ortam burası, güzel ülkemiz.. İş yapmaya karar verdim bugün o adamla, gayet kibardı, pek dolandırabilitesi yüksek bir adama benzemiyordu.. Belki de ben çok dolandırılabilitesi yüksek bir insanım..!

Bugünden başlayarak, önümüzdeki hafta benim için enteresan bir hafta olacak.. Dualara ihtiyacım olacak, dürüstlüğü daha önce hiç bu kadar aramadığım bir hafta olacak.. Beni bekleyen daha sonraki hafta ise, ya mutlu mesut bir tatil olarak, ya da zehir zıkkım bir borç olarak geri dönecek..

Bugün bir daha anladım ki, ekmek hakikaten aslanın ağzında.. Onu ordan almak için de, yürek gerekiyor.

tekstilpasaji.com



Sonunda açıldı. Hadi bakalım hayırlısı.