10 Eylül 2009 Perşembe

Güzel Günler


Güzel günlerin başlangıcı şu şekilde olmalıdır; önce gayet normal seyreden bir yaşam, sonrasında duruma çomak sokan etkenler ve akabinde seyri normalden kötüye yönelmiş bir yaşam, sonrasında fetret devri ve en sonunda güzel günler.

Onca kötü dönemlerden sonra birden "güzel günler" deyip geçmek şaşırtıcı gelmiş olabilir. Ama bir düşünün isterseniz, gerçekten de öyle değil mi..? Her güzelliği yaşamadan önce hayata tutunacak dallarımızdan birinin daha kyıp gittiğini düşünmüyor muyuz..? Yoksa ben mi çok acı çekiyorum son günlerde acaba. Hatta acı çektiğim şu günlerin bir an evvel bitmesi için mi böyle bir yazı yazıyorum kendimce..?

Acı çekmek nedir sahiden, üzgün olmanın verdiği dayanılmaz bir yaşam formu mu..? Yoksa pek de hoş olmayan olaylar yaşayan bünyelerin mazur kalacağı bir mecburiyet formu mu..? Mecburiyetler bizim hayatımızı böylesine etkileyebilecek konumdalar mı ki, nerdeler ki, kimler ki..?

Fazla soru sormak, cevaplaması istenen bireyin konsantrasyonunu bozmakla kalmaz, konuya ve konuşmaya dair hevesini de gayet yok edebilir kısa bir süre sonra. Acı ile ilgili bir çırpıda çıkan şu yukarıdaki cümleler, ne kadar da canını sıkıyor insanın, ne kadar da meyilleniyoruz cevap vermemeye, cevaplardan kaçmaya. Halbuki cevaplarını gayet iyi biliyoruz soruların. Ama bilmek yetmiyor işte, korkuyoruz onları açıklamaya, kendi bünyemizi kandırıyoruz, tıpkı vereceğimiz cevaplarla başkalarını da kandırır gibi. Atıyoruz içimize, çıkartamıyoruz onları ordan. Çünkü çıkarsa olmaz, devran dönmez. Ağalık biter, krallık gider. Kendi bünyemize teslim oluruz, ruhumuz bünyemizi eline geçirir. Rezil oluruz belki kimi kendi içlerine saklayasılarca, aslında bilmezler ki bizim kopyamız onlar. Rezilin önde gidenleri. İtiraf mercii elbet onların da vücudunda huzur bulacak. İçlerine attıkları o lanetler elbet dışarı çıkacak. O lanet ki kendi vücutlarını saran bünyenin ruhunu çoktan ele geçirmiş demek değilmidir ki, kendini bir de vücutta bulmak istesin. Ruhun güzelliğini keşfeden bir lanetten daha korkunç ne olabilir ki, şu acizane yaşamda.

O lanetin yok olduğu gün değildir güzel gün, o lanetin ruhunu okşamadığı gündür.

Hiç yorum yok: